Uçhisar Güvercinlik Vadisi

Güvercinlik Vadisi Uçhisar kasabasının içerisinde yer almaktadır, Kapadokya bölgesinde bulunan Güvercinlik vadisi bu bölgenin en çok gezilen bölgelerinden biridir.
Güvercinlik vadisi bu adı halen içerisinde barındırdığı güvercinliklerden almaktadır.
Toplamda 4100 m lik bir vadi olan Güvercinlik vadisinin bitiminde Uçhisar kasabasınında sonuna gelmiş oluyorsunuz.

Kışın getirdiği ayrı bir güzellik var Kapadokya da, Kar’ın bir Anadolu kadının saçında bir de Çam ağacının eşsiz güzelliğinde renk aldığını düşünürdüm hep. Bu yanılgımı Kapadokya da anladım. Kar Kapadokya da farklı sevişir yeryüzüyle. Sarar sarmalar Güzel Atlar Ülkesini. Periler diyarı bir başka olur Kar altında. Böyle günlerde periler diyarının ziyaretcileri diğer günlerdeki ziyaretcilerinden farklıdır.

Uç hisar kalesinden bir görünüm.

Vadinin adını nerden aldığını daha iyi anlıyorsunuzdur.

Güvercinlikler.

Görülmeye değer onlarcasından…

Kaleden bir başka görünüm.

Erciyes beyaz gelinliği ile aramızda.

Karşı yamaca sıkaşan gölgelerimizle oyun oynadık biraz.

Karşıya doğru ilerliyeceğiz.

İnanılmaz tatlı görüntüler veren buzlanmalarla karşılaştık.

Aklınca düşmanından(Köpek) kaçan Kedicik ağacın taa tepesine çıkmış.

Sayısız küçük ve dehası büyüklükde su kanalları mevcut.

Hava sandığınızdan daha soğuk.Eksilerde yani.

Göreme kasabasına girdik.

Uçhisar Belediyesi

Nevşehir’e 7 km. uzaklıkta bulunan Uçhisar kasabası, merkezdeki bölgenin en yüksek kaya kütlesinin içine ve çevresine oyulmuş olan kilise, manastır ve sayısız kaya evleriyle ünlüdür. “Kale” adı verilen bu kaya kütlesinin üstüne çıkıldığında, Avanos’a kadar olan bütün vadi ayaklarınızın altındadır. Akvadi, Güvercinlik vadisi, Aktepe, Kızılçukur, Üzengi deresi gibi vadiler kuş bakışı izlenir. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar merdiven, tünel ve koridorlar ile birbirlerine bağlanmıştır. Kimi oda girişlerinde, yeraltı şehirlerinde olduğu gibi güvenlik kapısı olarak kullanılan sürgü taşları mevcuttur. Bugün, erozyonun ve zamanın yıpratmasına bağlı olarak, birçok bölümünün göçmesi sonucu bu devasa kaya kütlesi incelmiş; dolayısıyla bir zamanlar görülemeyen, izole durumda olan oyulmuş mekanlar, ortaya çıkmıştır. Bu tahribat kaleye ayrı bir güzellik vermektedir.

Position Uçhisar

Position Uçhisar


Kapadokya’da yurtdışından turist olarak gelip, geri memleketine dönemeyen birçok yabancı hemşerimiz yaşar. Almut Wegner de Kapadokya’nın büyüsüne kapılanlardan biri. Uçhisar’ın Güvercinlik vadisine bakan yüzünde birkaç eski evi restore ederek Position Uçhisar adını vermiş. Resim ve Rejisörlük başta olmak üzere birçok sanat dalı ile iç içe yaşam sürüyor. Zaman zaman Türkiye’nin çeşitli yerlerinde sergiler açıyor, projelerini gerçekleştiriyor.

Uçhisar

Uçhisar - 60 milyon yıl önce; Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yer olarak dünyanın her yerinden gelen ziyaretçileri ağırlıyor.

Erozyonun oluşturduğu Peri Bacaları ve inanılmaz görüntülerle herkesi şaşırtan vadileri, insanların inanç uğruna oyarak inşa ettikleri ve günümüze kadar canlılığını koruyabilmiş freskleriyle kaya kiliseleri, canlarını kurtarabilmek amacıyla yerin metrelerce altını -kimi zaman sekiz kat- oyarak yeraltı yerleşim yerleri bugünkü Kapadokya’yı meydana getiriyor. İnsan ve doğa el ele vermiş ve dünyanın harikalarından birini ortaya çıkarmış.

Roma İmparatorluğu döneminde yaşamış olan Strabon, Geographika adıyla yazmış olduğu kitabında Kapadokya’yı, doğuda Malatya, batıda Aksaray, güneyde Toros Dağları ve kuzeyde Doğu Karadeniz’e kadar uzanan bir bölge olarak sınırlandırıyor. Bugün ise Kapadokya eşittir peribacaları, kaya kiliseleri, yeraltı şehirleri olduğu için bugünkü Kapadokya, bu oluşumların en yoğun olduğu Avanos, Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Ortahisar, Gülşehir, Derinkuyu ile Aksaray yakınındaki Ihlara vadisi akla geliyor.

Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile daha birçok küçük volkanik dağların, Üst Miyosen çağda patlamaları ile başlamıştır. Bölgeye yayılan lavlar, göller, akarsular üzerinde 100-150 metreyi bulan değişik sertlikte tüf tabakasından oluşan yüksek bir plato meydana getirmişlerdir. Zamanla bu platonun, erozyonun etkisiyle inanılmaz derecede aşınması sonucu bugünkü vadiler ortaya çıkmış, peri bacası adı verilen üzerinde daha sert ve geniş bir kaya tabakasının bulunduğu konik şekiller oluşmuştur. Dünyanın birkaç bölgesinde de görülen Peri Bacaları, hiçbir yerde Kapadokya’da olduğu kadar yoğun bir şekilde bulunmamaktadır. Tabiatın bu cömertliğinden yararlanan insanoğlu ise, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak, günün şartlarına göre evler, manastırlar, kiliseler ve yeraltı sığınakları yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılmaya başlamasıyla birlikte, Kapadokya’nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir.

M.Ö. 2000′lerden başlayarak Hititler bölgeye yerleşmiş ve yerli halkla kaynaşarak Büyük Hitit İmparatorluğunu kurmuşlardır. Bu dönemde Kayseri yakınlarında bulunan Kültepe (Neşa,Kaniş) Asur Ticaret Kolonilerinin önemli bir ticaret merkezi durumundadır. M.Ö. 1200′lere kadar hüküm süren Hitit İmparatorluğunun yıkılmasından sonra Geç Hitit Devletleri kurulmuştur. Friglerin, Geç Hitit Devlerine son vermesinden sonra Kimmerlerin, Medlerin ve M.Ö. 547′den itibaren ise Perslerin hakimiyetinde kalmıştır. Persler Anadolu’yu Satraplık adı verilen bölgelere ayırarak yönetirler. Bu bölgelerden biri olan bugünkü Kapadokya bölgesine ise Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Katpatuka adını verirler.

Pers İmparatorluğu’nu yıkan Büyük İskender Katpatuka’da beklemediği bir direnişle karşılaşır. Bunun üzerine, komutanlarından biri olan Sabistas’ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirir. Buna karşı çıkan halk bir Pers asilzadesi olan I. Ariarathes’i (M.Ö. 332-352) kral ilan eder. Büyük İskender ile iyi ilişkiler kuran I. Ariarathes, Kapadokya Krallığının sınırlarını da genişletir. Büyük İskender’in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, yeniden bir savaş dönemine girer ve Pontus, Galat, Makedonya ve Romalılarla mücadele eder. M.S. 17 yılında Tiberius Roma İmparatorluğuna bağlayarak eyalet haline getirir. Batıya açılan yeni yolların yapılması, eyaletin merkezi durumundaki Kayseri’nin önemini artırmış, ticaretin Asur Ticaret Kolonilerindeki parlak dönemindeki canlılığına kavuşmuştur. Daha sonraki yıllarda İran’dan gelen Sasanilerin akınlarından korunmak için şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Hıristiyanlığın yayılması sırasında, Kapadokya bölgesi bu bakımdan da önemini artırmış ve Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu tarafından resmi din olarak kabul edilince Kayseri Başpiskoposluk merkezi haline gelmiştir. IV. Yüzyılda Başpiskopos olan Aziz I. Basilius’un büyük çabalarıyla Hıristiyanlık bölgeye yerleşmiş ve kayalar içinde mistik bir manastır hayatı başlamıştır.

Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında ikiye ayrılınca, Kapadokya doğal olarak Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. VII yüzyıl başlarında Bizanslılar’la Sasaniler arasında yoğun savaşlar meydana gelmiş ve Sasaniler 6-7 yıl bölgeyi ellerinde tutmuşlardır. M.S. 651 yılında, Halife Osman Sasani Devletini yıktıktan sonra, Arap-Emevi akınlarına maruz kalır Kapadokya halkı. Bu karışıklık sırasında, bir süredir devam eden Hıristiyan mezhep çatışmaları, özellikle İmparator III. Leon’un ikonaları yasaklamasıyla, doruk noktasına ulaşır ve İkonaklazm (726-843) denilen dönem başlar. İkonaklastik dönemde Kapadokya’ya büyük bir göç yaşanmış, ikona taraftarı olan Hıristiyanlar bölgeye gelip kayalara oyulmuş manastırlarda gizlenerek ibadetlerine ve faaliyetlerine devam etmişlerdir. 1082 yılında Kayseri’nin Selçuklular tarafından fethedilmesinden sonra Kapadokya halkı huzurlu bir döneme girer. Selçuklu hakimiyetindeki Hıristiyanlar serbestçe ibadetlerini yaparlar ve kiliselerini inşa ederler. Ancak, 1308 yılında Moğol kökenli İlhanlılar Kayseri’yi ele geçirip, şehri yakıp yıkarlar. Bu durum çok sürmez ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya’yı terkederler

Resimlerle Kapadokya 1

-

Kapadokya - Kapadokya hakkında

Kapadokya

KapadokyaKapadokya bölgesi, doga ve tarihin dünyada en güzel bütünlestigi yerdir. Cografik olaylar Peribacalari’ni olustururken, tarihi süreçte, insanlar da, bu peribacalarinin içlerine ev, kilise oymus, bunlari fresklerle süsleyerek, binlerce yillik yasli medeniyetlerin izlerini günümüze tasimistir.

KapadokyaRoma Imparatoru Augustus zamaninda Antik Dönem yazarlarindan Strabon 17 kitablik ‘Geographika’ adli kitabinda (Anadolu XII,XIII,XIV) Kapadokya Bölgesi’nin sinirlarini güneyde Toros Daglari, batida Aksaray, doguda Malatya ve kuzeyde Dogu Karadeniz kiyilarina kadar uzanan genis bir bölge olarak belirtir.

KapadokyaBu günkü Kapadokya Bölgesi Nevsehir, Aksaray, Nigde, Kayseri ve Kirsehir illerinin kapladigi alandir. Daha dar bir alan olan kayalik Kapadokya Bölgesi ise Üçhisar, Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu, Kaymakli, Ihlara ve çevresinden ibarettir

KapadokyaKayalara oyulmus geleneksek Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlügünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyilda yamaçlara ya kayalarin yada kesme tastan insa edilmislerdir. Bölgenin tek mimari malzemesi olan tas yörenin volkanik yapisindan dolayi ocaktan çiktiktan sonra yumusak oldugundan çok rahat islenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleserek çok dayanakli bir yapi malzemesine dönüsmektedir. Kullanilan malzemenin bol olmasi ve kolay islenebilmesinden dolayi yöreye has olan tas isçiligi geliserek mimari bir gelenek halini almistir. Gerek avlu gerekse ev kapilarinin malzemesi ahsaptir. Kemerli olarak yapilmis kapilarin üst kismi stilize sarmasik veya rozet motifleriyle süslenmistir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyilin sonlari, 18. yüzyilda yapilmis küçük yapilardir. Islam resim sanatini göstermek açisindan önemli olan güvercinliklerin bir kismi manastir veya kilise olarak insa edilmislerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçilar tarafindan zengin bir bezemeler, kitabeler ile süslenmislerdir.

ÜRGÜP

KapadokyaNevsehir’in 20 km dogusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme’de oldugu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayida isme sahip olmustur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi’nde Bashisar; Osmanlilar zamaninda Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yillarindan itibaren de Ürgüp adiyla anilmistir.

Tarihçe

KapadokyaVolkanik orijinli jeolojik bir yapiya sahip olan Ürgüp, yagmur ve rüzgar erozyonunun meydana getirdigi ve peribacasi olarak tanimlanan ilginç dogal olusumlarin sikça ve tipik örneklerinin yogun olarak yer aldigi bir bölgeye kurulmustur. Vadi yamaçlarindan akan yagmur sularinin ve daha sonra rüzgarlarin asindirmasi sonucu olusan yariklar arasinda yükselen peribacalari bu bölgeye has çok ilginç bir peyzaj görüntüsü olusturmustur.

Nevsehir’in 20km. dogusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme’de oldugu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayida isme sahip olmustur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi’nde Bashisar; Osmanlilar zamaninda Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yillarindan itibaren de Ürgüp adiyla anilmistir.

Iklim

KapadokyaÜrgüp’te yazlari sicak ve kurak, kislari soguk ve kar yagisli, ilkbahar ve sonbaharda ise yagmurlu tamamen kirsal bir step iklimi özellikleri görülür. Ilkbaharda yeseren ancak daha sonralari sararip yok alan step bitki örtüsünün disinda bölgede bir orman örtüsü bulunmamakla beraber, ilçede ve çevresinde çok yogun olarak görülen bagcilik ve yemyesil bag örtüsü yaz aylarinda da sicak bir görüntü vermektedir.

AVANOS

Nevsehir’in 18 km kuzeyinde olan Avanos’un antik dönemdeki adi Venessa’dir. Çok sayida çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapim gelenegi Hititlerden beri süregelmektedir. Kizilirmak’in getirdigi kirmizi toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçilarinin elinde sekil almaktadir.

KapadokyaÇömlekçilik:Avanos’ta da Hititler’den beri çarkla çanak-çömlek yapildigi bilinmektedir.Bu el sanati kavimden kavime,babadan ogula geçerek günümüze kadar gelmistir. Avanos’un daglarindan ve Kizilirmak’in eski yataklarindan yumusak ve yagli kil topraklar elenir ve iyice yogurularak çamur haline getirilir.Çark adi verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerindeki çamurun maharetle sekillendirilmesiyle istenilen çanak yapilmis olur.Islik denilen atölyelerde üretilen çanaklar önce güneste,daha sonra da gölgede kurutulduktan sonra,saman ve talasla yakilan firinlarda 800 dereceden baslayip 1200 derece sicaklik arasinda özenle pisirilir.

Yörede yemek kaplari,su testileri,kislik yiyecek saklamak için çömlekler ve küpler,su kükleri taninan çanak ürünleridir. Avanos,günümüzde ”Kapadokya’nin El Sanatlari ve Alis-veris Merkezi” olarak taninmaktadir.

Iklim:

Yazlari sicak ve kurak, kislari ise soguk yagislidir.

Balonla Seyahat

KapadokyaKapadokya’nin simgelerinden biri olmaya baslayan balonlarla yapilan turlar, bölgenin essiz güzelligini görmenin en etkili yoludur. Gökte agir agir süzülerek yaklasik 15 dakika süren balon tur, Kapadokya uygarliginin ve dogal güzelliginin yürüyerek ulasilamayan en uzak noktalarina kadar götürür.

GÖREME

KapadokyaMasalsi bacalarin arasina gizlenmis olan Göreme Kapadokyanin kalbidir. Bölgedeki ilk dönem yerlesim Hristiyanliktan Roma dönemine kadar uzanir. Göremedeki Ortahane, Durmus Kadir, Yusuf Koc and Bezirhane kiliseleri Uzundere, Bagildere ve Zemi Vadisine kadar kayalardan oyulmus evler ve bacalar tarihin mistik yanini günümüze tasir.

NEVSEHIR

GENEL BILGILER

  • Yüzölçümü: 5.467 km²
  • Nüfus: 289.509 (1990)
  • Il Trafik No: 50

ILÇELER:

Nevsehir ilinin ilçeleri; Acigöl, Avanos, Derinkuyu, Gülsehir, Hacibektas, Kozakli ve Ürgüp’tür.

Gülsehir:

Nevsehir’e 20 km. uzakliktadir. Osmanli Sadrazami Karavezir Mehmet Seyyid Pasa’nin yaptirdigi külliye; cami, medrese ve çesmeden olusmaktadir. Ilçedeki Aziz Jean Kilisesi ve Sivasa Gökçetoprak yeralti sehri görülmeye deger yerlerdendir.

Kozakli:

Nevsehir’ in yaklasik 100 km kuzeyinde yer alan Kozakli saglik turizmi açisindan önemli bir yere sahiptir. Kozakli kaplicalari, Bati Alman kaplicalari Birligi siniflamasina göre sodyumlu, kalsiyumlu, klorlu olup A ve C grubu sifali sular grubuna girmektedir. Kozakli kaplicalarindan iltihabi olmayan romatizmal hastaliklarin, kireçlenmelerin, cilt hastaliklarinin, kronik iltihapli kadin hastaliklarinin, damar sertliklerinin, mantar hastaliklarinin tedavisinde basarili sonuçlar alindigi gözlenmistir.

Acigöl:

Aksaray-Nevsehir yolu üzerinde yer alan ve Nevsehir’e uzakligi yaklasik 20 km. olan Acigöl’de tespit edilebilen en eski yerlesim M.Ö. VIII. yüzyila aittir. Agilli köyü yakinlarindaki Topada Geç Hitit Dönemi’ne ait Hitit hiyeroglifi ile yazilmis kaya anitinda bölgenin siyasi durumu ve liderinin icraatlari ile ilgili bilgiler yer almaktadir.

Derinkuyu:

Nevsehir-Nigde karayolu üzerinde eski adi Melegobia olan Derinkuyu Nevsehir’e 29 km. uzakliktadir. Akarsuyu ve gölü bulunmayan bu ilçenin içme suyu 60-70 m derinlikteki kuyulardan temin etmesinden dolayi “Derinkuyu” olarak adlandirilmistir.Ilçede 85 m derinliginde bir yeralti sehri bulunmaktadir. Bu yeralti sehri, bir yeralti sehrinde bulunan tüm özelliklere sahiptir.

Kapadokya

Mustafapasa (Sinasos)

Kapadokya Ürgüp’ün 6 km. güneyinde yer alan Mustafapasa, 20. yüzyilin baslarina kadar Rum ve Türklerin birlikte yasadigi bir kasabadir. 19. yüzyilin sonlari ve 20. yüzyilin baslarina tarihlenen eski Rum evleri oldukça zengin tas isçiligi arz ederler. Mustafapasa’nin batisinda yer alan Gömede Vadisi morfolojik açidan Ihlara Vadisi’nin küçük bir benzeridir. Ihlara Vadisi’nde oldugu gibi kaya oyma kiliselere, barinaklara ve vadinin içinden geçen bir dereye sahiptir. Mustafapasa’daki önemli kilise ve manastirlar; Aios Vasilios Kilisesi, Sinasos Kilisesi, Alakara Kilisesi, Aios Nichole Manastiri, Konstantin-Helena Kilisesi, Manastir Vadisi kiliseleri ve Basil Kilisesi’dir. Ayrica Osmanli döneminde insa edilmis güzel tas ve agaç isçiligi gösteren bir kervansaray da bulunmaktadir.


Kapadokya

Kapadokya - Vikipedi

Kapadokya - Vikipedi

Kapadokya ile ilgili her sitede mutlaka Kapadokya tarihi, peribacalarının oluşumu gibi bilgiler yer alır. Kapadokya nerede? Peribacası nedir? Peribacaları nasıl oluşmuş? gibi sorularınız varsa tarihi ve jeolojik anlamda en sağlıklı ve en doyurucu bilgi için buradan Vikipedi’yi ziyaret edin. Tarihsel bilgilerinizi güncelledikten sonra geri gelin de Kapadokya keşfimize devam edelim.

Kapadokya’ya Nasıl Gidilir ?

Kapadokya tarihi ve peribacalarının oluşumu meselelerimizi hallettikten sonra ikinci adeti de yerine getirelim ve Kapadokya ya nasıl gelinir onu açıklayalım. Normalde en sağlıklı yol otobüsle gitmek. Sık sık firma isimleri değişiyor ama 444 50 50 numaralı telefonu aklınızda tutarsanız (50 Nevşehir’in plakası) sizi Kapadokya’ya götürecek otobüs firmasına ulaşırsınız. Otobüs Nevşehir terminaline kadar geliyor ondan sonra gideceğiniz yere ücretsiz servisle devam ediyorsunuz. Bilet alırken gideceğiniz yeri belirtmenizde fayda var.

Eğer yurtdışından geliyorsanız uçakla Kayseri üzerinden gelme şansınız da var. Kayseriden bölgeye yaklaşık 40-60 dk. kadar yolculuk yapacaksınız. Aslında yine de uçak firmalarının sitelerini incelemekte fayda var çünkü zaman zaman Nevşehir havaalanına direk uçuşlar da yapılıyor. Eğer Kayseri üzerinden gelecek olursanız bölgedeki birçok otel Kayseri’den transfer hizmeti veriyor. Kalacak yerinizi ayarlarken bilgi almanızı tavsiye ederim.

Benim herzamanki favorim araba ile gitmek. Ankara’da oturduğum için üçbuçuk saatte gidiyorum. Ankara’dan iki alternatif var. Aksaray üzerinden veya Kırşehir üzerinden gidebilirsiniz. Her iki yol da tamamen çift yol. Aksaray üzerinden gelirseniz yolda Tuz Gölü’ne uğrarsınız. Özellikle fotoğrafçılar için ortamın harika bir dokusu var. Kırşehir üzerinden gelirseniz yolunuz biraz daha kısa ve sakin olur. Ayrıca Hacı Bektaşi Veli türbesine de uğrayabilirsiniz. İstanbul’dan gelecekseniz zaten Ankara üzerinden geleceksiniz. Yani İstanbul - Kapadokya arası tamamen çift yol. Karayolu ile çok rahat bir yolculuk yapacağınızdan emin olabilirsiniz.

Kapadokya Ne Kadar Zamanda Gezilir ?

İşte önemli bir soruya geldik. Elbette Kapadokya’yı 1 günde anlamak mümkün değil. 1 günde sadece peribacalarını görebilirsiniz o kadar. Bu tabiiki az şey değil ama bölgede gezecek o kadar çok yer, yapacak o kadar çok şey var ki bunların büyük çoğunluğundan mahrum kalacaksınız. Büyük oranda da peribacalarının yolda göreceğiniz kadarıyla idare edeceksiniz. Neyse sizi yine de caydıramadıysam ve 1 gün bile olsa mutlaka Kapadokya’ya gelmeliyim diyorsanız o zaman yapacak birşey yok. Buyrun 1 günlük tur rehberiniz.

Haritanın üzerine tıkladığınız zaman daha büyük görebilirsiniz. 1 günlük tur rotanız Avanos, Uçhisar, Ürgüp üçgeni olacak. Gördüğünüz gibi mesafeler birbirine çok yakın. Benim tavsiyem Avanos’tan başlamanız. Avanos - Zelve - Çavuşin - Göreme - Uçhisar - Ortahisar - Ürgüp ve tekrar Avanos. Eğer vaktiniz kalırsa Ürgüp’ten Avanos’a geçmeden önce Mustafapaşa‘ya da uğrayabilirsiniz. Linklere tıklayarak bu yerlerle ilgili öğrenmek isteyebileceğiniz standart ön bilgilerin hepsine ulaşabilirsiniz :)

Bana bölgeyi bir günlüğüne gezmek istediğini söyleyen dostlarıma hep şunu söylerim. Herkes Kapadokya’yı peribacalarından ibaret zanneder. Kapadokya’nın bence en önemli tarafı tarih, kültür ve sanat ile dolu olmasıdır. Bu doğa harikası tarih öncesinden beri burada yaşayan insanlara ilham vermiş, hayranlık uyandırıcı eserler üretmelerine vesile olmuştur. Kapadokya’da tarihin her dönemininin ayrı bir izi, farklı bir hikayesi vardır. Bu kültür ve doğa etkisi bölge insanının da kültürlü ve sanatkar olmasına neden olmuş. Kapadokya’yı yüzeysel gezdiğiniz zaman bütün bu kültürel hazineyi pas geçip çıplak kayalara bakarak hareket edersiniz. Halbuki o kayaların içerisinde insanlar yaşayacak yerler yapmış, duvarlarına resimler boyamış, dini merkezler kurmuş, kervansaraylar, kiliseler, camiler inşa etmiş, hayatta kalabilmek için insanüstü yapılar oluşturmuş. Sözün özü yeraltı şehirlerini gezmeden, peribacalarının içlerine girmeden, çanak atölyelerinde çanak denemesi yapmadan, eski konakları ziyaret etmeden, peribacalarının arasından batan güneşi, doğan ayı seyretmeden, kızılırmak kenarında balık veya gözleme ziyafeti çekmeden, müziğini dinlemeden, Kapadokyalı dostlar edinmeden bölgeyi gezmiş sayılmazsınız. Benden söylemesi :)

Peri Bacalarının İçinde Ne Var?

Önceki yazılarımda Kapadokya’nın sadece doğal bir oluşum olmadığından bahsetmiştim. Kapadokya’yı özel ve ilginç kılan çok eski zamanlarda yaşamış toplulukların bölgede bıraktığı izlerdir. Bölgedeki vadilerin doğal bir barınma ortamı oluşturması ve bölge kayasının kolaylıkla oyulabilir yapısı o tarihlerde yaşayan insanlar için ideal bir yaşam ortamı haline dönüşmüş. İnsanlar burada kiliseler, yemek salonları, şaraphaneler gibi alanlar oluşturmuş. Bu konuda en değerli yerlerden birisi Göreme açıkhava müzesidir.

Doğal oluşumlar insanlar tarafından yaşam alanları haline getirilmiş ve yüzyıllar boyunca kullanılmış. Özellikle hıristiyanlığın merkezlerinden biri olması nedeniyle bölgede birçok kilise bulunur. Bazı kiliseler günümüze kadar çok iyi korunmuştur. Göreme açıkhava müzesinde mağarlar içinde gezerken birden karşınıza şöyle bir sahne çıkması muhtemeldir.

Sağdaki fotoğrafı bu bayram tatilinde çektim. Müze içindeki Karanlık Kilise’nin tavanı. Çizimlere zarar verdiği için flaş patlatmanın yasak olması, yanımda da tripod olmaması nedeniye az fotoğraf çekebildim ama kilisenin tavanı ve duvarları bu tür çizimlerle dolu. Bizelere sanatsal güzelliği haricinde pek bir anlam ifade etmiyor ama duvarlardaki tasfirlerin anlattığı hikaye neyse turistler duygulu gözlerle uzun uzun inceliyorlar.

İçinden Kızılırmak geçmesi ve ideal bir yaşam alanı olması nedeniye Kapadokya eski tarihlerde bir cazibe merkezi haline gelmiş olsa gerek. O tarihte yaşayanlar ya nüfus artışından ya da büyük savunma ihtiyacından dolayı yerüstü ile yetinmemiş, yeraltına da dev şehirler kurmuşlar. Bu yeraltı şehirleri çok derinde olmasına rağmen havalandırma sisteminin mükemmelliği ile özellikle dikkat çeker.

Şekil yeraltı şehirlerinin planlamasını gösterir. Yeraltı şehirlerine dışarıdan çok az giriş vardır ve tekerlek şeklindeki taş kapılarla girişler kapatıldığında dışarıdan giriş imkansız hale gelir.

Yeraltındaki yaşamı gösteren bu resim çok sevdiğim yeraltı şehri tasvirlerinden biridir. Yeraltı şehirlerini deneyimli rehberler eşliğinde gezerseniz oradaki yaşam tümüyle gözünüzde canlanıyor ve insanların toplandığı, uyuduğu, yemek yediği yerleri daha iyi anlayabiliyorsunuz. Bölgede bilinen 4-5 tane büyük yeraltı şehri var ama daha fazlasının olduğunu küçüklüğümüzden beri büyüklerimiz anlatır.